OTT.5.2. Altın Orda Devleti

ALTIN ORDA DEVLETİ

Altın Orda Devleti, Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci ulusu temelinde oluşmuştur. Uluğ Ulus adını taşıyan bu devlet 1240 yıllarında Cengiz İmparatorluğu’nun en büyük parçası temelinde kurulan imparatorluktur. Altın Orda’nın toprakları Doğu Avrupa, Kuzey Kafkasya, Güney Rusya bölgeleri ve Deşt-i Kıpçak’ı kapsamıştır. Kendi zirvesine ulaştığı dönemlerde Doğu Avrupa’daki Dinyeper Nehri’nin sağ havzalarından başlayıp, Ural Dağlarına dek uzanan toprakları kapsayarak Sibirya’ya kadar yayılmıştır. Altın Orda’nın güney sınırları Karadeniz, Kafkasya Dağları ve İlhanlıların egemenliği altındaki Azerbaycan topraklarına kadar ulaşmıştır. İdil (Volga) Nehri kıyısındaki Bulgar (Kazan), Saray-Batu (Astrahan yakınında) ve Saray-Berke (bugünkü Volgograd çevresi) şehirleri Altın Orda Devleti’nin yönetim merkezleri olmuştur.
Cuci’nin büyük oğlu Batu Han’ın (1227-1256) Doğu Avrupa’ya yaptığı başarılı askerî seferler sonucunda Cuci Devleti’nin toprakları genişlemiştir. Doğu Avrupa devletleri ve Rus kinezlikleri kendi bağlılıklarını bildirerek vergi ödemeye mecbur kalmışlardır.

Batu’dan sonraki dönemde iktidara gelen Berke (1258-1266) İslam dinini kabul ederek Altın Orda’nın diğer merkezi Moğol Devletin’den bağımsız olduğu iddiasında bulunmaya başlamıştır. Bütün Moğol ulusları, yöneticilerinin katıldıkları Kurultay’a gitmekten vazgeçmiş, İlhanlılarla savaşları sürdürmüştür. Mısır Memluk Sultanı Baybars ile anlaşarak Hülagû önderliğindeki Moğolların, Hicaz bölgesinin işgalini engellemiştir. Berke, 1269 yılındaki Talas Kurultayı’nın düzenlenmesi için ön koşulları yaratmıştır ve bu kurultaydan sonra Altın Orda, merkezden tamamen bağımsız yeni bir devlete dönüşmüştür.
Berke Bulgaristan’da Bizans’ı yenilgiye uğratmıştır. 1260 yılında Orta Çağ’ın en büyük şehirlerinden biri sayılan Saray-Berke (Aşağı İdil havzası) şehrini inşa ettirmiştir. Berke öldükten sonra Mengü Timur (1266-1282), Tokta (1290-1312), Özbek (1312-1342) ve Canıbek Hanlar Altın Orda’nın gücünü korumuşlardır. Canıbek Han’ın ölümünden sonra taht kavgaları başlamıştır.
Toktamış Han 1380 yılında Emir Timur’un, desteğiyle tahta çıkarak bu çatışmalara son vermiştir. Daha sonra Timur’un Altın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgalarının yeniden başlaması bu devleti zayıf düşürmüştür. Bu kavgalarla parçalanan Altın Orda topraklarında Cengiz Han soyuna mensup şehzadeler tarafından birkaç hanlık kurulmuştur. Daha sonra Altın Orda’da başlayan iç mücadele yüzünden Rusya Çarlığı olacak Moskova Kinezliği bağımsız kalmıştır. Moskova Kinezliği dışında kalan batıdaki toprakları Kırım Hanlığı ele geçirmiş, 1502 yılında Altın Orda Devleti yıkılmıştır.

Özbek Han döneminde İslam devlet dini olarak kabul edilmiştir. Bununla beraber Eski Türk gelenekleri korunmuş, Uygur alfabeli Türkçe yarlık (emir) ve fermanlar yazılmıştır. Hatta Kuzey Kafkasya ve Kırım arasındaki Azak bölgesinde Özbek Han adına Kök Türkçe yazılı gümüş sikkeler bastırıldığı bilinmektedir.
Altın Orda Devleti’ndeki devletçilik gelenekleri sonradan İdil-Yayık Bölgesi, Kırım ve Orta Asya’da ortaya çıkan birçok Türk ve Moğol asıllı hanedan için birer “yol gösterici” olmuştur.
Altın Orda Devleti bünyesinde sonradan XV ve XVII. yüzyıllar arasında Kazan, Kırım, Astrahan, Kasım, Tümen (Sibir), Ebu’l-Hayr, Şeybaniler, Kazak Hanlıkları ve Nogay Ordası kurulmuştur. Ayrıca Kazak Hanlığı 1465-1822/1847 döneminde hüküm sürmüştür.

Altın Orda hükümdarları kültürel hayata pek önem vermişler, Deşt-i Kıpçak’ın birçok bölgesinde yeni şehirler inşa ettirerek buralara şair, fakih, sanatçı ve diğer bilim adamlarını davet etmişlerdir. Bu faaliyetler sonucunda; Bulgar, Saray-Berke, Yeni Saray, Hacı Tarhan (Astrahan) ve Ürgenç şehirlerinde eserlerini Kıpçak Türkçesiyle yazan şair, ozan ve tarihçiler yetişmişlerdir. XIV. yüzyılda yaşamış şairlerden Seyfi Sarayî’nin Gülistan bi’t-Türkî, Harezmî mahlasını kullanan Hoca Bey’in Muhabbetname, Kutb’un Hüsrev ve Şirin, Durbek’in Yusuf ve Züleyha gibi manzum eserleri, Asan Kaygı, Kaztuğan Cırav gibi halk ozanlarının şiirleri, Ötemiş Hacı’nın Cengizname (XVI. yüzyıl), Altın Orda hanlarının Uygurca yazılı yarlıkları, Edige Destan’ı bu dönemin parlak edebî ve tarihî eserleridir. XIV. yüzyıla ait Eski Kıpçak Türkçesi ve Latin harfleri ile yazılmış Codex Cumanicus (Kuman Kitabı) ve Mahmut Bulgari’nin Nehcü’l-Ferâdîs (Cennetlerin Açık Yolu) adlı eseri Altın Orda Dönemi’nin dili ve kültürünü yansıtan eserlerdendir. Altın Orda kültürü pek çok Türk topluluğunda ortak olduğundan bu kültürden ozan Asan Kaygı’nın eserlerinde bahsedilir. Nogay, Kazak, Karakalpak, Başkurt, Kumuk, Kırgız, Kırım Türkleri arasında korunan Asan Kaygı şiirlerinden birinde bu ortaklığa dair şu dizelerde yer almaktadır:
“Nogay, Kazak, Başkurt tübimiz bir,
Altay, İrtiş, Uralnı kıdırğanmız”
(Nogaylar, Kazaklar,
Başkurtlar kökenimiz birdir.
Altay, İrtiş ve Ural topraklarını gezmişiz).
SEYFİ SARAYÎ
Altın Orda edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Seyfi Sarayî 1321-1391 yılları arasında yaşamıştır. O, Gülistan bi’t-Türki (Türk Dilindeki Gülistan) adlı eserini Sirderya boyunda yazmaya başlamış, Mısır’daki diğer bir Türk hanedanı Memluklerin topraklarında bulunan Nil Nehri kıyısında bitirmiştir. Eser Fars edebiyatının ünlü temsilcisi Sadi Şirazî’nin Gülistan isimli kitabının serbest çevirisidir. Eserde iyilik-kötülük, acımasızlık-merhamet, gerçek-yalan, baba-evlat, karı-koca, kardeş-ağabey gibi toplum ve aile ilişkilerinin nasıl olması gerektiği sorusuna cevap verilir.
Sizce Seyfi Sarayî, Gülistan bi’t-Türki adlı eserinde toplum ve aile ilişkilerini neden konu edinmiş olabilir?
KUTB
Deşt-i Kıpçak’ın önde gelen siyasi ve kültürel merkezlerinden Saray şehrinde
yetişen Kutb’un edebî faaliyeti XIV. yüzyılın ortalarına denk gelir. Altın Orda ve Mısır Memlukleri gibi iki büyük Türk hanedanının sıkı kültürel ilişkiler sağlamasında
emeği geçen şairlerden biri olan Kutb sonradan Mısır’da yaşamıştır. Onun Hüsrev ve
Şirin isimli manzum eserinin (Nizami Gencevî’nin aynı adı taşıyan mesnevisinin ilk
serbest çevirisi) Orta Türk (Uygur) ve Arap harfleriyle yazılması Türk kültür tarihi
açısından büyük önem taşımaktadır.

CODEX CUMANİCUS
Kelime anlamı “Kuman Kitabı” olan Codex Cumanicus XIII. yüzyıl ortalarından XIV. yüzyıl ortalarına kadar yaklaşık yüz yıl boyunca Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türkleri arasından İtalyanlar ve Almanlar tarafından derlenen bilgilerden hareketle yazılmıştır. Eser, bilinen ilk Türkçe-Avrupa dilleri sözlüğü olmakla beraber Eski Kıpçak Türkçesinin gelişmiş edebî bir dil olduğunu kanıtlamaktadır. İki bölümden oluşan Codex Cumanicus’un birinci bölümü Latince-Farsça-Kıpçakça, ikinci bölümü ise Kıpçakça-Almanca ve Kıpçakça-Latince sözlüklerden oluşmaktadır. Codex Cumanicus’ta yer alan sözcüklere örnek cümleler de verilmiş, ardından Kıpçakçaya çevrilmiş dualar, ilahiler, kırk yedi Kıpçak bilmecesi ve Kıpçakça eklerle ilgili dil bilgisi kuralları yer almıştır.
Codex Cumanicus’un Türk dili bakımından önemini araştırınız.
Bu kitapta yer alan bilmecelerden birkaçını sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
DESTEK, KATKI ve DEĞERLENDİRMELERİNİZİ BEKLİYORUZ.
Ünite ile ilgili dosya, doküman, sunum, slayt, ses, görüntü, fotoğraf, video, vb. her şeyi aşağıdaki sanal duvarda (Padlet) paylaşabilir, görüş ve düşüncelerinizi belirtebilir, yorumlarınızla katkıda bulunabilirsiniz. Yapacağınız tek şey + ya tıklayıp sonrasında istediğinizi panoya eklemek. Birlikte düşünüyor, tasarlıyor, üretiyor ve paylaşıyoruz. Öğretmen İmecesi
TARİH ZÜMRESİ / ORTAK TÜRK TARİHİ / MOĞOL İMPARATORLUĞU / ALTIN ORDA DEVLETİ / ÇAĞATAY DEVLETİ / МОĞOLİSTAN (DOĞU ÇAĞATAY) HANLIĞI / İLHANLILAR DEVLETİ / KUBİLAY HANLIĞI / TÜRK-MOĞOL DEVLETLERİNDE SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYAT / OTT.5.8. Türk-Moğol Devletleri Ünitesi Ölçme-Değerlendirme Etkinlikleri