Ortak Türk TarihiOTT.6. Türk Dünyası (XII-XV. Yüzyıllar)TARİH ZÜMRESİ

OTT.6.4. Timurlular Devleti

TİMURLULAR DEVLETİ

XIV-XVI. yüzyıllarda hüküm süren bu devlet Türklerin Barlas boyuna mensup Timur (1370-1405) tarafından kurulmuştur.

Çağatay hanlarının komutanlarından biri olan Timur gittikçe zayıflayan Çağatay Devleti’ni yeniden toparlamak amacıyla seferler düzenlemiş, hâkimiyet davasında bulunan Türk-Moğol emirleriyle 1370 yılına kadar pek çok savaş yapmış ve hep galip gelmiştir. Timur hem Orta Asya, Kuzey Hindistan, İran, Orta Doğu ve Anadolu hem de Kafkaslar, Karadeniz’in kuzeyi, Güney Rusya stepleri ve İdil-Ural bölgeleri dâhil olmak
üzere Deşt-i Kıpçak ve diğer ülkelerde askerî başarılar elde etmiştir. Böylece, kendi devletini büyük bir imparatorluğa dönüştürmüştür. Yönetim merkezi Semerkant ve Herat şehirleri olan bu devlet, onun halefleri döneminde Türk-İslam kültürünün merkezi olarak tanınmıştır.

Timur 1370-1405 yılları arasında otuz yıl boyunca önemli seferler yaparak zaferler kazanmıştır. Hayatını uzak ülkelerde savaşlarla geçiren Timur, kuzeyde Avrasya stepleri, doğuda Yedisu, güneyde Hindistan, batıda Arap ülkeleri ve Anadolu topraklarına hâkim olmuştur. 1398-1399 seferleriyle Türk asıllı Tuğluklular
Hanedanı’nın hüküm sürdüğü Hindistan Delhi Sultanlığı’nı zaptetmiştir. 1395 yılında Deşt-i Kıpçak’ın iç bölgelerine (bugünkü Rusya’nın merkezî kısımları) yürüyerek Altın Orda hükümdarı Toktamış Han’ı yenmiştir. Buralarda kendi hâkimiyetini kabul ettiren Timur, 1402 yılına kadar yapılan dört seferle Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu’yu ele geçirmiştir. 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nda, Yıldırım Bayezit’i yenerek Osmanlı Devleti’nin yönetimini Osmanlı şehzadelerine, Yıldırm Bayezit’in dört oğluna bölüştürmüştür.

Aslında ikisi de Türk olan büyük hükümdarların birbirleriyle savaşması o dönemin büyük kayıplarından biridir. Bu iki hükümdarın Ankara Savaşı’nda karşı karşıya gelmelerinin en önemli sebebi Anadolu’da yaşanan güç mücadelesidir.

Aynı şekilde Altın Orda’nın parçalanması da Türk toplulukları açısından siyasi, sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Anadolu’dan sonra Çin seferine çıkan Timur Otrar’da hastalanarak ölmüştür (1405).

Timur’un ölümünden hemen sonra devlet onun oğulları ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre torunu Halil Sultan başkent Semerkant’a, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran’a, üçüncü oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan’a, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan’a hâkim olmuşlardır. Sonradan Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek Herat şehrini merkez edinmiştir. Ardından İran ve Azerbaycan’ı da hâkimiyetine alan Şahruh Dönemi (1405-1447) Türkistan’da parlak bir kültür hayatının başlangıcı olmuştur.

Şahruh merkezini Herat’ta (Afganistan) kurduğu zaman oğlu Uluğ Bey (1447-1449) Semerkant’ta Orta Asya’nın Amuderya’dan kuzeydeki bölgelerinde yarı bağımsız bir şekilde hüküm sürmüştür. Uluğ
Bey bilime önem vermiş, özellikle astronomi ve matematikle ilgili çok önemli çalışmalar yaparak büyük bir üne kavuşmuştur. Semerkant’ta kurdurduğu Uluğ Bey Medresesi ile buna bağlı Rasathane 1449 yılında yıkılmadan önce dünyanın en ileri gözlemevi olmuştur. Timur hanedanından Hüseyin Baykara (1470-1506) döneminde Horasan Türk edebiyatının zirveye ulaştığı bir bölgeye dönüşmüştür.

Orta Asya tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri olan başkent Herat’ta büyük Türk şair ve ilim adamları yetişmiştir. Muhammed Şeybanî Han’ın önce Semerkant’ı, 1507 yılında da Herat’ı ele geçirmesi Timur hanedanının sonu olmuştur. Hanedandan Babür, Türkistan’da başarılı olamayınca Hindistan’a giderek Babür Devleti’ni kurmuştur.

Timurlular, Türklerin Orta Asya merkezli kurduğu en büyük devletlerden biri olmuştur. Bu devirde Türkistan ve Horasan, İslam mimarisi açısından en parlak dönemini yaşamıştır. XV. yüzyılın sonlarından itibaren Türkistan, Kırım, Kazan ve Azerbaycan’da Çağatay Türkçesi yüksek bir kültür dili hâline gelmiştir. Dinin, ilim ve sanatın koruyucusu olan Timurlular, Maveraünnehir ve Horasan’da Türkçenin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önlemiş, aksine hâkim duruma gelmesini sağlamıştır. Timurlular döneminde Türk halklarının en gözde edebî eseri Balasagunlu Yusuf’un Kutadgu Bilig kitabının (Herat, Fergana ve Viyana nüshaları) yeniden Orta Türkçe (Uygur) ve Arap harfleriyle yazılması bu hanedanın Türk millî kimliğine ne denli önem verdiklerini gösterir. Bu dönemde Türk edebiyatı büyüme ve gelişme göstermiş, sanat, bilim ve edebiyat dünyası en parlak dönemlerinden birini yaşamıştır.

Timur’dan sonra hükümdar olan oğulları ve torunları da aynı şekilde kültürel faaliyetlerde bulunmuşlardır. Oğlu Şahruh, torunu Uluğ Bey ve diğer halefleri döneminde gelişen sanat ve bilim dünyası nedeniyle bu dönem Türk tarihinde ayrıca yer tutmaktadır. Timurlular döneminde Semerkant, Buhara, Şehrisebz, Yesi (Türkistan) ve Herat gibi şehirlerde günümüze kadar ulaşan onlarca muhteşem mimari yapı inşa edilmiştir.

Timurlu hükümdarlar arasında Uluğ Bey bilim ve irfana önem verdiği kadar Türk millî değerlerine de sahip çıkmıştır. Onun bastırdığı sikkelerin üstünde Arap yazısıyla “Emir Timur Küregân (damat) Himmetindin Uluğ Bey Küregân Sözüm” cümlesi yer alır. Bilindiği gibi bundan önceki Türk-İslam Hanedanları tarafından darbolunan sikkelerde esas itibariyle Arapça ve Farsça cümleler bulunuyordu. O dönemde yazılan Tarih-i Erba’ Ulus (Dört Ulus Tarihi) eseri ise Cengiz Han halefleri tarafından yönetilen dört Türk-Moğol devletinin
tarihini aydınlatmaya adanmıştır.

Timur’un Ulıtau’daki Türkçe bitiği Saint (Sen) Petersburg’daki Ermitaj Müzesi’nde korunmaktadır. Yazıtta yer alan ibarelerin orijinal hâli ve günümüz aktarılışı çevirisi aşağıda yer almaktadır.

Timur’un Devlet Anlayışı

Timur kendi devletini Turan ve Türkistan adlarıyla ifade etmiştir. Ona sunulan Tüzükat-ı Timuri “Timur Tüzükleri” eserinde şöyle bir cümle geçmektedir:
“Biz kim Melik-i Turan, Emir-i Türkistanız. Biz kim milletlerin en eskisi ve en büyüğü (olan) Türkün baş halkasıyız.”

Timur’un bu sözünü millî duygular açısından yorumlayınız.

Timur’un Türkçe Ulıtau Bitigi (Ulu Dağ Kitabesi)

Timur 1391 yılında Altın Orda hükümdarı Toktamış Han’a karşı sefere çıkmıştır. Bu tarihî olay hakkında hatıra bırakmak amacıyla Ulıtau (Ulu Dağ)’da taş üzerine eski Uygur yazısıyla anıt yazı yazdırmıştır.

Timur neden Uygur alfabesini kullanmış olabilir?

Tarih yeti yüz toqsan üçte qoy yılı yaznıŋ ara ay Turannıŋ sultanı Temir-beg üç yüz miŋ çerig bile ismi üçün Toqtamış xan Bulgar xanığa yorıdı. Bu yerge yetip belgü bolsun tep bu tobanı qopardı. Teŋri nisfat bergey inşa-Allah. Teŋri el kişige rahmet qılgay bizni dua bile yad qılgay.

“Yedi yüz doksan üç koyun yılı ilkbaharının Nisan ayında Turan’ın sultanı Timur Bey üç yüz bin askeriyle şanı yücelsin diye Toktamış-Han’a Bulgar Hanlığı’na yürüdü. Buraya ulaşınca benden geriye bir iz kalsın diye bir tepe yığdırdı. İnşaallah, Tanrı nasip eyleye. Tanrı herkese rahmet eyleye, bizi de dua ile hatırlaya”.

Sertkaya Ö. F., Timur Bek’in Tohtamış Han’a 793=1391’de Yapmış Olduğu Seferinin Arap ve Uygur Harfli Kitabeleri (Karsakbay Yazıtı) / Ölümünün 600. Yılında Emir Timur ve Mirası Uluslararası Sempozyumu, 26-27 Mayıs, 2005, İstanbul, 2007, s. 36-37;
Sodikov K. İlk ve Orta Asırlarda Yaratilgan Turki Huccatlar (İlk ve Orta Dönem Türk Evrakları). – Тaşkent, 2016. – 143 б.

Bu metinde geçen tarihlendirme hangi takvim türünü ifade etmektedir? Açıklayınız.

Ti̇murlular Devleti̇’nde Sosyal, Ekonomi̇k ve Kültürel Hayat

Timurlular Devleti’nin sınırları çok geniş olduğundan ülke toprakları içerisinde asli unsur olan Türklerin yanında farklı etnik ve dinî yapıdan topluluklar bulunmaktaydı. Bu dönemde Fars ve Türk dili Timurluların esas yazışma dilleri olarak kullanılmıştır. Tarihî eserlerin daha çok Farsça yazılmasına karşılık yarlıkların (ferman) eski Uygur yazısıyla Türk dilinde yazılmasına özen gösterilmiştir. Arap dili ise daha çok bilimsel ve dinî hayatta kullanılmaya devam etmiştir.

Timur, Semerkant’ı imparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra şehri görkemli mimari yapılarla donattırıp, seferlerde ele geçirdiği Arap, Fars, Hint ve diğer ülkelerdeki mimar, sanatçı ve bilim adamlarını Semerkant’a getirtmiştir. Hatta onun Karadeniz’in kuzeyine yaptığı seferinde Avrupalı milletlerin temsilcileri de Maveraünnehir’e getirilmişlerdir.

Timurlular Devleti’nin ekonomik hayatında yerleşik kültür ağırlık kazanmıştır. Bu dönemde de önceki Türk-Moğol devletlerinde olduğu gibi İpek Yolu hatlarının büyük bir kısmının Timurluların kontrolü altında bulunması uluslararası ticari ilişkilerin ve kültürel etkileşimin gelişmesini sağlamıştır. Bu dönemde Semerkant, Buhara, Yesi (Türkistan), Belh, Herat, Kabil, Sebzivar, Şiraz şehirleri ticaret merkezleri hâline gelmiştir. Timurlu yöneticiler tarafından bu şehirlerde onlarca medrese, cami, hastane, hamam, köprü, yol gibi mimari yapı inşa edilmiştir. 1403 yılında Azerbaycan’da Beylekan’da imar faaliyetinde bulunmuştur.

Timur imar faaliyetleri ve ticaretin yanında tarımı da ihmal etmiş değildi. Timurlular Türkistan’ın şehirleşmesine özen göstermiş, su kanallarını inşa ederek tarımı geliştirmiştir. Bu nedenle XV. yüzyıl
Semerkant’ın altın dönemi olarak tarihe geçmiştir. Timurlular Dönemi’nde Türkistan dünya uygarlığının önemli merkezlerinden biri hâline gelmiştir.

ALİ ŞÎR NEVAÎ

XV. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran büyük Türk şairi Ali Şîr Nevaî (1441-1501), Türk dili ve şiirinin gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir.
Nevaî “Muhâkemet’ül Lûgateyn” (İki Dilin Karşılaştırılması) adlı eserinde Türk ve Fars dillerini karşılaştırmış, Türkçenin Farsçadan daha üstün bir dil olduğunu söylemiştir. Ali Şîr Nevaî’nin “Lisânu’t-Tayr” (Kuşların Dili) adlı eserinden bir parça:

Türk nazmıda çü men tartıp âalem
Eyledim ol memleketni yek-kalem
(Türk şiirinde ben bayrak açıp
o memleketleri tek kalem eyledim.)
Dehr ara Şeh çü Türk vâkıdur
İl ara Türk lafzı şâyidür.
(Dünyada Padişahlar Türktür,
ülkelerde Türk dili yaygındır.)

Bu şiirin vermek istediği iletiyi göz önüne alarak bir kompozisyon yazınız.

Ferhad ve Şirin Destanı’ndan

Eger bir kavm, ger yüz, yoksa mingdür,
Muayyen Türk ulusu hud, meningdür.
Alıp men taht-i fermanımga âsân,
Çerig çekmey Hıta’dan ta Horasan.
Horasan dimegil, Şiraz u Tebriz,
Ki kılmışdur neyi-i kilkim şeker-rîz.
Köngül bermiş sözüme Türk, can hem,
Ne yalguz Türk, belkim Türkman hem.

(Eğer bir, yüz veya bin kavim olsa bile, tüm Türk ulusu benimdir. Ordu sevketmeden Çin’den ta Horasan’a kadar olan (Türk) ülkelerini (kalemimle) edinmişim ve onlar benim fermanımdadırlar. Sadece Horasan değil, belki de Şiraz ve Tebriz elime geçmiştir, ki kamışlı kalemi şeker dökülecek veziyettedir. Sözlerime (Azerbay)can Türkleri dahil (bütün) Türkler gönül vermişler. Sadece (buranın) Türkleri değil, (Irak ve Anadolu’nun) Türkleri de beni dinlemişlerdir).
Dadaboyev H., Hamidov Z., Holmanova Z., Özbek Edebi Dili Tarihi, Taşkent: Fen, 2007, s.76

Bir ülkenin kalemle elde edilmesi ifadesinden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.

DESTEK, KATKI ve DEĞERLENDİRMELERİNİZİ BEKLİYORUZ.

Ünite ile ilgili dosya, doküman, sunum, slayt, ses, görüntü, fotoğraf, video, vb. her şeyi aşağıdaki sanal duvarda (Padlet) paylaşabilir, görüş ve düşüncelerinizi belirtebilir, yorumlarınızla katkıda bulunabilirsiniz. Yapacağınız tek şey + ya tıklayıp sonrasında istediğinizi panoya eklemek. Birlikte düşünüyor, tasarlıyor, üretiyor ve paylaşıyoruz. Öğretmen İmecesi

Made with Padlet
Daha Fazla Göster

Yorumlarınız, görüş, öneri ve eleştirileriniz bizim için bir gelişme fırsatıdır.

Başa dön tuşu
Skip to content